ebu_ubeyde (şimdiye kadar 11 posta) | | Hz. ADEM ( a.s. ) :
Kainatın yaratılış tarihinde Hz. Adem ( a.s. )’ın Daha ayrı ve değişik bir konunum yeri olduğunun gerçeği kimlerin inkar edip veya etmiyecekleri gerekir. Bu aşamada da biz bu çalışmalarımızın sürüveninde Hz. Adem ( a.s. )’ın kısa olsa hayatından bazı kaynaklara değineceğimizi vurgularken O’nun kişiliği ve yaratılış amacında Hz. Muhammed ( s.a.v. ) ve O’nun tertemiz ve masum Ehl-i Beyt’inden de haber olduğu gerçeğini inkar edemeyiz.
Hz. Adem ( a.s. ) yaratılış şeklindeki ilk etapta var olmasıyla şaadet getirmesi ve daha sonra da eşi Hz. Havva annemizle yaptıkları bir hata neticesinden cennet’ten çıkarılmasına kadar , insanların ellerinde belli başlı ve detaylı bir bilginin olmadığı gerçeğini hepimizce malumdur. Elimize ulaşan kaynakların ilk etapta kitabımız olan ” Kur’an-ı Kerim ” ve ” Hz. Muhammed ( s.a.v. )’ın verdiği bilgilerden ibarettir.
Bu nedenledirki bizde çalışmalarımızı ilk etapta Kur’an’a dayandırarak ve Hz. Peygamber ( s.a.v. )’ın hadislerin çerçevesinde çalışma yapmaya kararlıyız. Bunun yanında da ” Dr. Ali Şeriat’inin ” kaleme aldığı ” Adem ( a.s. ) ” ve ” Nuh ( a.s. ) varisleri “ kıtabından değerlendirmeler yapmaya uğraşacağız.
Adem ( a.s. ) cennet’ten çıkarıldıktan sonra Ehl-i Beyt’e tevessül ederek tövbesinin kabul olunması bir gerçektir. Bu konuyla ilgili ” Hz. İbn-i Abbas ( a.s. )‘den rivayet edilen hadisini size sunmayı imal etmiyeceğiz. ” Allah’u Teala ; Adem’i yaratıp, kendi ruhundan O’na üfürdüğü zamaan. Adem aksırarak şöyle dedi : ” Hamd olsun Allah’a ” Rabb’in sana rahmetsin ” Adem ; Ey Rabb’im yaratan sensin, benden başka yarattığın ve sevdiğin başka bir maluk da var mı ? ” Allah : Evet , eğer O’nlar olmasaydı seni de yaratmazdım ! ”
Adem ( a.s. ) : ” Ya Rabb’i ! Onları görebilir miyim ? ”
Allah : ” Ey Adem ! ( işte ) bu benim resülüm Muhammed , diğeri onun amcasının oğlu ve vasisi Ali’dir, O ise Muhammed’in kızı Fatıma’dır. Bunlar da Ali ve Fatıma’nın çocukları Hasan ve Hüseyin’dir. ”
Daha sonra devamında Allah Adem’e şöyle hitap etmiştir : ” Ey Adem ! onlar senin soyundandır ” Adem , bunu işitince ” terk-i evla ” ( yapılması gerekenden daha iyisinin yapılmaması . ) yaparak çok sevindi. İşte böyle bir anda : ” Ey Allah’ım beni Muhammed , Ali , Fatıma , Hasan ve Hüseyin’in hürmetine bağıla. ” Yüce Allah’da onun bu mübarek isimlerin hürmetine bağıladı. Ve Allah bu konuyu kitabında şöyle beyan buyurdu :
” Adem, Rabb’inden bir kısım kelimeler ( mesajlar ) aldı. Allah onun tövbesini ( böylece ) kabul etti .” ( Bakara Süresi : 37 ) .
İbn-i Abbas sonra şöyle diyor : Peygamber’den Adem’in Allah’tan öğrendiği kelimeler ve onun tövbesinin kabul olması hakkında sorduğunda ; O , Hazret şöyle cevap verdi . ” Adem Muhammed , Ali , Fatıma , Hasan ve Hüseyin’in hürmetine bağışlanma diledi ve Allah da onu bağıladı. ”
Hz. Nuh ( a.s. ) :
Bazı kaynaklardan derlediğimiz beldelerden anlaşıldığına göre Nuh ( a.s. )’ın hayatı hakkında fazla bir bilginin bulunmadığı ve bu bulunan bilginin Hz. Muhammed ( s.a.v. )’in vermiş olduğu hadislerden kaynaklandığını iddia etmektedirler. Tabiki Nuh ( a.s. )’ın tufanından sonra bir çalışma yapmanında yerinde olmadığı gibi bizde daha sonra ki çalışmalarımızda Nuh ( a.s. )’ın hayatını irdelemeye çalışacağız.
Nuh ( a.s. )’da tufan başlamadan önce Ehl-i Beyt’e tevessül ettiğini Hz. Muhamed ( s.a.v.)’ın hadislerine dayandığını ve bu aşamada Allah’u Teâla’da onların hürmetine Nuh ( a.s. ) ve kendisine uyanları Nuh ( a.s. )’ın tufanından kurtadığını biliyoruz.
Enes İbn-i Malik Peygamber’den ( s.a.v. ) şöyle rivayet etmiştir : ” Allah’u Teâla Nuh ( a.s. )’in kavmini yok etmek istediği anda O’na vahiy vasıtası ile palid ağacını gövselerini kesmesini emretti. Nuh ( a.s. ) , ağacın gövdelerini kestikten sonra ve ne yapacağını bilmiyordu. O anda Cebrail ( a.s. ) O’na ağaçlardan yapması gereken bir geminin planını vermek için Nuh ( a.s. )’a nazil oldu. İçinde ” 129 bin ” çivinin bulunduğu sandıkla beraber ona verdi. Nuh ( a.s. ), beş çividen başka bütün çivileri gemiye vurduktan sonra , sıra beş çiviye gelince , o çivilerden gemiye vurmak için almak istediğinde çivi o anda nur saçarak parlamaya başladı. Semalardaki yıldızlar gibi nur saçıyorduç Nuh ( a.s. ) hayretler içinde kalarak, Cebrail ( a.s. )’a şöyle dedi . ” Ya Cebrail ( a.s. ), bu nasıl bir çividir ki, ben onun gibisini daha önceden hiç görmedim ?” Cebrail ( a.s. ) ” Bu çivi Muhammed İbn-i Abdullah’ın adınadır. O’nu geminin sağ ön kısmına vur .” Sonra ikincisini almak istediğinde o da önceki gibi nur saçarak parlayama başlıyacak. Nuh ( a.s. ) ” : Ya Cebrail ! Peki bu nasıl bir çividir ? ” Cebrail ( a.s. ) ” Bu Muhammed İbn-i Abdullah’ın kardeşi, vasisi ve amcasının oğlu adınadır. Onu da geminin sol ön kısmına vur .” Nuh ( a.s. ) üçüncü çiviyi almak istediğinde o da nur saçarak parlamaya başladı. Cebrail ( a.s. ) : ” Bu çivi ise Fatıma’nın adınadır, Onun babasının çivisinin olduğu tarafa vur. ” Sonra da dördüncü çiviyi aldığında o da diğerleri gibi nur saçarak parlamaya başladı. Cebrail ( a.s. ) : ” Bu Hz. Hasan’ın adınadır. Onu da babasının olduğu tarafa vur. ”
En sonunda Nuh ( a.s. ) beşincisini almak istediğinde o da nur saçarak parlamaya başladı. Nuh ( a.s. ) bu beşinci çiviyi eline aldığında onda diğerlerinden olmayan bir nem hissetti. Böyle bir anda yine huzurda olan Cebrail ( a.s. ) şöyle dedi : ” Bu nem’de nedir ? ” Cebrail : ” Bu Allah yolunda şehit olacak şehitlerin efendisi , Hz. Ali ( a.s. )’nin oğlu Hüseyin’dir.”
Hz. Peygamber ( s.a.v. ) rivayetin devamında şöyle buyurmuşlardır : Allah’u Teala Kur’an’da şöyle buyurmuşlardır :
” Biz ; onu tahta , çivi ve halata sahip bir gemiye yükledik. ” ( Kamer Sûresi : 13 ) .
Kuşkusuz çivilerden maksak ; biz Ehl-i beyt’iz. Eğer bizler olmasaydık , gemi ve içindekiler hareket edemeyeceklerdi. ( Bihar’ul-Envar , c. 26 , sayfa . 332 ) .
Peygamber’in bu konuda beyan buyurduğu bir başka rivayeti şöyledir : ” Nuh ( a.s. ) gemiye bindiği vakit ; dağlar yüksekliğin de, dalgaları gördüğünde, boğulmaktan korku ve Allah’u Teala’ya muzdarip bir hal ile şöyle dua etti : ” Ey Allah’ım ! Bizi Muhammed ve Âl-i Muhammed’in hürmetine helak olmaktan kurtar…” Allah’da onun duasını kabul etti. ( Tefsir-i Burhan , c. 1 , s. 89 ; Bihar’ul-Envar , c 26 , sayfa . 319 ) .
Peygamberimiz ( s.a.v. ), Yahudiler ile olan konuşmalarının bir kesitinde bu konuya işaret etmiştir : ” Allah’u Teala Muhammed ve Âl-i Muhammed’in hürmet ve izzetine , Nuh ( a.s. )’ı büyük belalardan kurtarmıştır. ” ( Bihar’ul- Envar , c. 12 , sayfa . 40 ). Ehl-i Sünnet ve okuyucu kitlelerine ve ayrıcada araştırma Ehl-i olan bilim adamlarına ; Ehl-i Beyt’in Allah katında sahip olduğu velayet ve faziletlerine dair ayet ve rivayetleri azda olsa kısa bir şekilde sizlerin dikkatine beyan ettikten sonra , isterseniz şimdi de dikkatinizi çekeceğimiz gerçek bir noktaya ulaştırmak istiyorum. Burda yapılan araştırmanın yüz de yüz gerçektir. Bunun kanıtlarındaki belgelerinde olduğundan dolayı sizlerinde bu aşamada bir araştırma yapmanızı öneririm.
” Nuh ( a.s. )’ın Tufandan kurtulmak için tevessül ettiği isimler :
Şu anda Rusya andaki , o zamanlar Sovyetler Birliği olarak bilinen süper güç , ” Cudi ” ( ağrı )dağında araştırma yapmaları için gönderdiği ” arkeoloji “ ve ” kazıbilim ” dalı uzmanları ” Kaf ” vadisine kadar ulaşmışlardı. Uzun ve yorucu geçen yolculukları, buldukları bir tahta parçasıyla mutluluğa ve keyfe dünüşmüştü. Nuh ( a.s. ) dönemine inanan arkeoloji uzmanları ; araştırma ve kazılarınıda daha geniş ve bilimsel yapabilmek için bir program hazırlamışlardı. Böylelikle , o zamandan kalan daha çok eski parçalara rastlanılacak ve istenilen başarıya ulaşabileceklerdi.
Çok geçmeden sistemli bir çalışmanın sonuncunda meyvesini vermeye başlamıştı ve Nuh ( a.s. ) zamanına ait olduğuna inanılan diğer parçalar da bulunmuştu. Öyle ki ; bu parçalar arasında ” 14 ” ikde uzunluğunda ve ” 10 ” ikde genişliğinde orijinal halinde çok şey kaybetmemiş geniş bir tahta parçasına rastlanıldı. Doğrusu ; ne kendileri ve ne de onları takip eden diğer meraklı kimseler böyle büyük bir esere rastlayabileceklerine dair bir ihtimal dahi vermiyorlardı. Diğer taraftan arkeoloji ve kazıbilimciler, bu kadar uzun bir zamandan sonra böyle bir parçanın günümüze kadar gelebildiğine inanmakta güçlük çekmişlerdi. Böyle bir şeyin tabiat kanunlarına aykırı olduğunu bilen araştırmacılar, asırlar boyu bozulup yok olmadan kalan bu tahta parçasında bir ilahi esrarın olduğuna inanmaktan bile kendilerini alamıyorlardı.
Bu arkeoloji ve kazı bilimciler bir sene zarfında yaptıkları titiz ve dakik araştırmalardan sonra, bulnan tahta parçasının ” Hz. Nuh ( a.s. )’ın gemisine ait olduğu görüşünü kesinlik kazandırılarak, incelemeleri sonucunda bulunan tahta parçası bir levhayı andırmakta ve üzerinde bir takım yazılar bulunmaktaydı. Levha görünümlü tahta parçası üzerinde ki yazıları anlayabilmek ise yine araştırnın son bölümünü oluşturmaktaydı. Cudi Dağı’nın Kaf vadisinde bulunan bu parça , ” Sovyetler Birliği’ne ” getirilen levha üzerindeki yazıları çözebilmek için eski diller uzmanlarından oluşan yedi kişilik bir heyet kurulmuştur ve sır perdesi aralanmak istemişlerdir. Oluşturulan heyette bulunan uzmanlar şu kimselerden oluşmaktaydılar :
1 - ) Sulenaf : Moskova Fakültesi eski diller uzmanı .
2 - ) İfe Han Hunyu : Çin Lukuhan Fakültesinin eski diller uzmanı .
3 - ) Mişatinlu : Eski eser müdürü .
4 - ) Fen Mul-Karf : Kifanza Fakültesinin eski diller uzmanı.
5 - ) Dirakn : Lenin Fakültesinin eski eserler uzmanı .
6 - ) Eym Ahmed Kulad : Keşif ve araştırma müdürü .
7 - ) Micar Kultuf : Stalin fakültesinin başkanı .
İsimleri geçen eski dil ve eserler uzmanlarından kurulan bu heyet sözü edilen levha üzerinde ” 8 ay ” süren bir inceleme yapmışlardır. Neticede bu levhanın Hz. Nuh ( a.s. )’ın gemisine ait olduğu, Hz. Nuh’un ( a.s. ) bu levhayı, levha üzerine yazılan isimlerin bereketine koruyucu olarak gemisine bırakmış olduğu öğrenilmiştir. Bu heyetin levha üzerinde yapmış olduğu incelemeden sonra üzerindeki yazının ” SÂMÂNİ ” lügati ile yazıldığı belirlenmiştir. Bu yazıyı Manchester Üniversitesinde eski diller uzmanı İfy Maks İngilizce’ye çevirmiştir. Yazının İngilizce ve Türkçe katşılığı ise şöyledir :
- Oh my God ! my helper : ” Ey Allah’ım ve Yardımcım.
Keep my hands with meray and for those hol people : Rahmetin ve keremin hakkı için ve bu mukaddes insanlar hürmeti için bana yardım et .
Muhamed : ” Muhammed .”
Alia ( İliya ) : Ali .
Shabber ( Şubbar ) : Hasan .
Shabbir ( şubeyr ) : Hüseyin .
Fatıma : Fatıma .
They are all biggest and honourables : Alem bunlar için kaimdir.
Help me by their name : Onların adına bana yardım et.
You can reform to rights : Doğru yola yöneltebilecek yalnız sensin.
Arkeoloji ve kazıbilim uzmanları , levhada yazılan isimlerin tarihte yaşamış İslam Peygamberi ve O’nun Ehl-i Beyt’i olduğunda şaşkınlıkları daha da artmış, inandıklarını soru altına götürerek gerçekleri görmezlilten gelememişlerdir. Buldukları ve merceğe altına aldıkları bu levha beş bin seneden beri nasıl bu vaziyette kalabilir ve nasıl Hz. Nuh ( a.s. ) bu uzun süreden önce Ehl-i Beyt’in isimlerini gemisinde bereket ve koruyucu olarak yazıp ve onların hürmetleri için Allah’tan yardım isteyebilir.
Evet siz saydı değer araştırmacı Ehl-i : sizce bu levha şu anda Rusya’nın başkenti olan Moskova’daki ” Eski Eserler Müzesi’ndedir. ”
Bizler bu levhayı gören ve müşahede edenlerle birlikte olduk, bu konuda onlardan detaylı bilgi aldık. Sizlerinde Rusya’ya sehayet edecek olursanız, bu levhayı yakından gördüğünüz zaman, ehl-i Beyt’e olan inancınız daha da bir anlam kazanacak ve Ehl-i Sünnetin ne gibi bir yanlışlıklar içinde olduğunu öğreneceksiniz. |